Ömer Lütfi Topal cinayetinin işlenmesini takiben olayı çözmek üzere çalışmalara başladıklarını, bu cinayet konusunda Asayiş Şubesinin ihbar aldığını bu ihbarda üç özel harekat mensubu ile iki sivil şahsın bu eylemi yaptıklarının belirtildiğini, bunların hepsi aynı gün Emniyet Müdürlüğüne alındığını, yapılan incelemede ve olay yerinde kalan silah üzerindeki şarjörde bulunan band üzerinde kalan parmak izi ile bu şahısların parmak izinin karşılaştırıldığını, ve herhangi bir bulguya rastlanmadığını, bu konuda yardımcısı Bilgi Ünal’ın olayı takip ettiğini, ertesi gün Sedat Bucak’ın kendisini aradığını, özel harekatçıların neden alındığını sorduğunu, o anda konuyu kendisi de bilmediğinden inceleyeceğini söylediği, ikinci kez aradığında da tahkikatla ilgili alındıklarını söylediğini, daha sonra da birkaç kez aranmış olduğunu ancak bir daha görüşme fırsatı bulamadığını, daha ertesi gün Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil Tuğ’un kendisine geldiğini, Bakan tarafından gönderildiğini, alınan şahısların neden ve niçin alındığını sorduğunu, kendisinin de alınan bir ihbarın değerlendirilmesi sonunda alındıklarını, ancak bir bulguya rastlanmadığını, öğleden sonra Bakanın İstanbul’a geldiğini ve Vali ile birlikte onu karşıladıklarını, Vali ayrıldıktan sonra Bakanın kendisinden olayı sorduğunu, ona da olayı anlatarak herhangi bir bulguya rastlamadıklarını ilettiklerini, onun da peki o zaman Emniyet Genel Müdürlüğü de bir incelesin, bir mahzur var mı? Batılı anlamda denetim ve teftiş, araştırma işlerinin yapılamaması sebebiyle bu tür işlerin ortaya çıktığı görüşüne aynen katıldığını, Emniyet teşkilatında Teftiş Kurulunun kızak yeri olarak kullanıldığını, kariyer sisteminin kesinlikle bulunmadığını, öncelikle bunun kurulması gerektiğini, birçok müfettişin fezleke yazmayı bile bilmediğini, orasının bilindiği gibi bir teftiş kurulu olmadığını, her devirin değişmesinde korunanların teftiş kuruluna, daha az korunanların APK.’na alındığını, Osmanlı’dan bu yana Emniyet Genel Müdürlüğüne getirilenlerin emniyet dışından olduğunu, emniyetçilerin Genel Müdürlüğe son zamanlarda tam bir sistemle hakim olduklarını, Mülki idareden koptuklarını, ancak hem mülki idareye hemde TBMM’ne belli dönemde lüzumundan fazla bir şekilde geldiklerini.
1959 Malatya Hekimhan doğumlu olduğunu, Eğitim enstitüsünü bitirdiğini, 1980 öncesinde Türkiyedeki sağ-sol olaylarına katıldığını, sağda Milliyetçi kanatta yer aldığını, katılmadığı olaylarda kendisine isnat edilen suçlar olduğundan 12 eylül 1980’den sonra yurtdışına çıktığını, yurtdışına çıkarken aynı görüşü paylayan insanların yardımını gördüğünü, Harun Çelik adına düzenlenmiş bir sahte pasaportla ve yalnız olarak Türkiyeden ayrıldığını, giderken Tren yolculuğu yaptığını, Bulgaristan, Yugoslavya, İtalya, İsviçre yoluyla Avusturyaya direk olarak vardığını, orada Abdullah Çatlı ile buluştuğunu, Çatlı’nın kendisinden 2-3 gün önce uçakla İngiltereye gittiğini, İngiltereye alınmadığı için oradan Avusturyaya geldiğini, Çatlının Hasan Kurdoğlu adına düzenlenmiş sahte pasaportla Türkiyeden ayrıldığını, Avusturyada oturma izni alabilmek için Üniversitenin dil kursuna kayıt olduklarını, yurtdışındaki akraba ve tanıdıkların yardımıyla geçindiklerini, Papa olayı olduğu zaman Avusturyadan Fransaya geçtiklerini, Papa işinde bir rolü olmadığını, ancak basında isminin rolü varmış gibi geçtiğini, Fransaya geçtikleri tarihin 1982’nin son ayları olduğunu, Fransada Poitiers şehrinde ki Üniversiteye Çatlı ve Eşi ile birlikte kayıt yaptırdıklarını, Çatlı’nın eşinin uçakla Avusturya’ya oradan da İsviçreye ve Fransaya geldiğini, oraya varınca her şeyin Türk Milleti ve Devletinin aleyhinde olduğunu gördüklerini, kendilerinin orada Türkiye’nin turizm büyükelçisi gibi olduklarını, o sırada kendilerine “Türk Devletinin Milletinin aleyhinde çalışan mesela Asala gibi örgütlerle mücadele edermisiniz, nasıl ve ne taktiklerle mücadele edersiniz?" şeklinde teklifler geldiğini, bu teklifin devletimizin üst düzeydeki yetkililerinden geldiğini, ancak onların ismini söyleyemeyeceğini, bu teklifi alınca kendilerinin de, oralardaki devlet temsilcilerinin, diplomatların değil Türklükle, insanlıkla bağdaşmayacak şeyler yaptıklarını söyleyerek değiştirilmesini istediklerini, kendilerine teklif getiren kişilerin "biz bunları değiştiremeyiz; bunlar bizim ülkemize mal olmuş kişiler; fakat, bizim devletimiz ve milletimiz sözkonusu, ortada olan bu" dediklerini, o zaman da kendilerinin Milliyetçi ve Vatanseverler olarak bu teklifi gönüllü olarak kabul ettiklerini, bu arada suçsuz olarak cezaevinde yatan arkadaşları ve bazı tanınmış politikacıların serbest bırakılmasını istediklerini ve olumlu cevap aldıklarını, bunun üzerine (12) kişilik bir liste verdiklerini, bu isimlerden birisinin Mehmet IRMAK olduğunu, Ancak bu 12 kişinin hiç birisinin bu işlerden yararlanmadığını, bu teklifin kendilerine 1981 yılında kendilerinin Fransada oldukları zaman yapıldığını, aslında bu tekliflerin o zaman Avrupadaki Türk federasyonundan tutun da herkese kadar yapıldığını, en sonunda kendilerine Çatlı ile birlikte teklif geldiğini, teklifi kabul ettikten sonra Fransada (18), Hollanda da (2), Kanadada, Amerikada, Yugoslavya da Beyrutta, Yunanistanda, akla gelen pekçok eylem yaptıklarını, bu eylemleri Oral çelik, Abdullah Çatlı ve diğer iki kişiden oluşan (4) kişilik grubun yaptığı ya da yaptırdığını, bu arkadaşlarından birisinin mahkemeye geçtiğini, gizli celse olduğunu, yaptıklarını orada anlatarak kendilerine, önceden söz verildiği gibi ceza indirimi uygulanmasını, yada kanuni takibattan muaf tutulmalarını istediğini, ancak taleplerinin kabul olmadığını, 10-12 sene mahkumiyet verildiğini duyduğunu, 4 arkadaşının da Türkiye'ye döndüğünü, onun cezasının zaman aşımına uğradığını, kendisine de yurt dışında yaptığı hizmetlerden dolayı kolaylık gösterilmediğini, yurda döner dönmez cezaevine konduğunu ve boş yere (4) ay hapis yattığını, yurt dışında olduğu yıllarda bir kere 1983 yılında yurda giriş-çıkış yaptığını, onun da istihbaratın kontrolü altında gerçekleştiğini, yurtdışında oldukları sırada istedikleri pasaportu, istedikleri yerden alabildiklerini, Türkiye konsolosunun da kendilerine pasaport verdiğini; çünkü, Türk Basını ve Türkiyedeki güya aydınların kendilerini ihbar etmeye başladıklarını, İsviçrede yakalanan bir adamın kendilerinin eylemleri ile ilgili bilgiler verdiğini, bu adamın Nevzat Bilican olduğunu, bu kişinin bir gün İsviçre Polisine giderek yalan yere ben Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Mehmet Şener ile eroin işi yaptım dediğini, daha bir kaç isim daha söylediğini, kendilerinin Ermenileri öldürdüğünü söylediğini, İsviçrenin durumu Türkiye'ye bildirmesi üzerine Türkiye'den ilgili kimselerin kendilerine-ki o zaman Fransada Çatlı ile bir evde oturduklarını bildirdiğini, kendilerinin de oradan kaçtıklarını, bunun üzerine Türkiye-İsviçre arasında problem çıktığını, bu olayın 1984 yılında cereyan ettiğini. Bunun üzerine Türkiyeden bir tarafbet giriş Devlet Bakanının İsviçreye gelerek ortamı yatıştırdığını, Mesut Yılmaz'ın da o sırada bakan olduğunu, daha sonraları da İsviçrenin kendilerine (Oral Çelik, Çatlı ve arkadaşları) ambargo koyduğunu, Mesut Yılmaz'ın da Dışişleri Bakanı olarak kendileri için İsviçre nezdinde teşebbüsleri olduğunu, duyumlarına göre Mesut Yılmaz'ın Çatlı ile temasa geçerek bir kulübe olan kumar borcunu sildirdiğini, Çatlı'nın 1991 yılında İsviçreden hapisten kaçınca Türkiyeye döndüğünü, Çatlının bu mahkumiyetinin Nevzat Bilican iftirası ile olduğunu, aynı davada kendisi ve Mehmet Şener'in de yargılandığını ve beraat ettiklerini, çünkü Nevzat Bilican'ın daha sonra İsviçre Makamlarına giderek "ben yalan söyledim, ben PKK'yım, bunlar Milliyetçi bana öyle ifade vermem söylendi bende öyle söylemiştim.
Karar defterini tutar. Yönetim Kurulu kararlarını tarih ve numara sırası ile günü gününe boş yer kalmayacak biçimde bu deftere işler, Başkan ve üyelere imzalatır. Divan Kurulu’nu temsil etmek ve kararlarını uygulamak. Bu kişiler, Divan Kurulu’nun da doğal üyesi olup, diledikleri takdirde Divan Kurulu ve Genel Kurul toplantılarına katılabilirler. Bu süre içinde yukarıda şekli ve içeriği belirtilmiş olan listelerini Divan Başkanlık Kurulu’na vermemiş olan adaylar seçime katılamazlar. Kulübün dönem sonu hesapları ile yeni dönem bütçesinin hazırlanmasını ve Genel Kurul’ca kabul edilen bütçenin uygulanmasını sağlar ve bütçe dışı harcamalara onay vermez. Genel Kurul tarafından kabul edilmiş bütçenin uygulanmasını sağlar. Kulübün her türlü mali işlerini, Genel Kurul tarafından onaylanan yıllık bütçe ile bu tüzüğe göre düzenlenecek saymanlık yönetmeliği hükümlerine uygun olarak, Başkan ile birlikte yürütür. Yıllık aidatını art arda 3 (üç) yıl ödemeyenin, kulüp üyeliği kendiliğinden sona erer ve Seçme ve Sicil Kurulu’nca kaydı silinir. Kulübün tüm taşınmaz mallarıyla haklarını, taşınabilir mal ve kıymetli kağıtlarını demirbaş defterine işletir. Kulübün kurmuş olduğu veya pay sahibi olduğu şirketlerin üçer aylık özet faaliyet sonuçlarını, ilgili dönemi takip eden ilk Divan Kurulu Toplantısında görüşülmek üzere hazırlar. Engelli kişilerin toplumla bütünleşmesini geliştirmek amacıyla Engelliler Şubesi kurar, spor müsabakalarına iştirak eder, bu konuda faaliyet gösteren yurt içi ve dışı kuruluşlarla işbirliğinde bulunarak, gerekli projeler oluşturur, ulusal ve uluslararası kaynak araştırarak, sağlanan kaynakları ülkemiz, kulübümüz ve engelliler yararına kullanır.1960 Siverek doğumlu olduğunu, siyasete 1991 yılındaki seçimlerde katıldığını, DEP milletvekillerinin, özellikle Abdullah Öcalan’ın yanından gelen elçiler vasıtasıyla kendisiyle görüşmek istediklerini, kendisiyle görüşerek “Biz, Siverek’e, Urfa’ya örgüt olarak gireceği, yalnız tarafsız kalacaksınız, bize karışmayacaksınız, devletin yanında yer almayacaksınız” demek istediklerini bildiğini, devletiyle beraber olduğunu, Bekaa’dan gelen bazı insanlarla görüşmelerinin çoğunu kasete aldığını ve bundan Ankara Emniyeti başta olmak üzere o zamanki tüm devlet yetkililerine bilgi verdiğini, DEP’in kapatılması ve milletvekillerinin çoğunun içeri alınmasında Devlet Güvenlik Mahkemelerine verdiği ifadelerin büyük katkısının olabileceğini, 1993’te bunların kendine karşı ve ailesine karşı bir tavır almak istediklerini ve Siverek’te örgütlü eylemlerin başladığını, Siverek’te Anavatan Partisi İlçe Başkanı ve kardeşinin katledildiğini, bazı köylülerin ve vatandaşların katledildiğini, Siverek halkının bu olayları istemediğini, Siverek halkının tavır almasıyla beraber örgütün orada çökertildiğini, halkla olan içtenliği ve devlete olan bağlılığı nedeniyle kendisine karşı tavırlar olduğunu, kanunsuz bir iş yaptığı zaman devletini çiğnemiş olacağını, İstanbul’a giderken Mehmet Özbay’ı aradığını, Mehmet Özbay’ın Abdullah Çatlı olduğunu çok sonraları öğrendiğini, İstanbul’a dinlenmeye gittiğini, Yalova’daki termale gittiklerini, o akşam yakın arkadaşı Ali Aydınlıktan’ın oğlunun kafasına kurşun değdiğine dair haber aldıklarını, durumunun kötü olduğunu öğrendiklerini, akşam bu durumu arkadaşlarına söylediğini, İzmir’e gitmesi gerektiğini söylediğini, Mehmet Özbay’ın “bende gelirim” dediğini, yola çıktıklarını, Ören’de veya Altaylar’da bir arsa ofisi olduğunu, bu arsaya baktıktan sonra şoförünün gelip “Ağabey, Ali Abinin oğlu vefat etmiş” dediğini onun üzerine hemen harekat ettiklerini, hastaneye gittiklerini, fakat kimseyi bulamadıklarını, daha sonra evlerine gittiklerini, taziyelerini bildirdikten sonra ayrıldıklarını, Princess’te yer ayırttıklarını, otele gittiklerinde bir bayanın Mehmet Özbay’ın yanında oturduğunu, onunda kendileriyle geldiğini, İzmir’e gelirken Kocadağ ile görüştüklerini, Kocadağ’a İzmir’e gidiyorum dediğini, onunda “bilsem bende gelirdim” dediğini, daha sonra uçakla yarın geleceğini söylediğini, ertesi sabah uyandıklarında Kocadağ ile görüştüklerini ve onun geleceğini öğrendiklerini “beni aldırabilirmisiniz?” dediğini, bunun üzerine yanındaki koruma polisi Ercan Bey’i (daha önce Kocadağ’ın yanında çalışmış bir polis olan) Hüseyin Kocadağ ı arabayla almaya gönderdiğini, koruma polislerinde ve şoförün de huzursuzluk gördüğünü, polis Ercan’ın bir ara kendisini çağırıp huzursuz olduklarını ve takip edildiklerini söylediğini, “İzmir’den hemen ayrılalım” dediklerini, Bunun üzerine Kuşadasına gitmeye karar verdiklerini, o gün akşam üzeri çıktıklarını, Onura otel’de kaldıklarını, ertesi gün de orada kaldıklarını, polislerde rahatsızlık ve tedirginlik olduğunu görünce Ankara veya İstanbul’a gidelim dediğini, Hüseyin Kocadağ’ın İstanbul’da işi olduğu için İstanbul’a gidip oradan Ankara’ya geçmeyi düşündüklerini, o gün sabah en geç kendisinin kalktığını ve kahvaltısını yarım bırakarak yola çıktıklarını, o bayan ile Mehmet Özbay’ın arabanın arkasında oturduklarını, İzmir’i geçtikten sonra Kocadağ’ın çok süratli gittiğini gördüğünü, arabanın ibresinin 230’u gösterdiğini, birşeyler söylediğini, Kocadağ’ın kendisine dönüp birşeyler söylediğini ve güldüğünü, kendisininde gülerek yolu görmemek için koltuğun ucuna doğru geldiğini, kaza’dan sonra Ankara’da ancak arabasını televizyonda görünce, kaza yaptığının kesin olduğuna emin olduğunu, arabada bulunan silahların İstanbul’a gelirken dahi olmadığını, o silahlardan bilgisinin olmadığını, kendisinin arabada bulunan Sig Sauter silahı olduğunu, onun dışında polislerinin hepsinin silahı olduğunu, eğer takip ediliyorlarsa bu silahların kazadan sonra arabaya konulmuş olabileceğini, diğerlerinin çantasında vardıysa silahların onların olabileceğini, arabada söylenildiği gibi gizli bölme olmadığını, Mehmet Özbay’ın, köyüne 1 defa 1996 Kasım’ında geldiğini, 1993 yılı sonu veya 1994 yılı başında Siverek’e halka güven verebilmek için gittiğini, Ankara’da babasının vefat etmesi üzerine Siverek’e defnettiklerini ve taziyelerin 1,5-2 ay sürdüğünü bu arada yorgun düştüklerini, 1994 ortası veya sonunda dinlenebilmek amacıyla Ankara’ya geldiğini, daha sonra İstanbul’a gittiğini, İstanbul’da Mehmet Özbayı tanıdığını, Abdullah Çatlı adıyla tanımadığını, kalabalık bir ortamda “siz, Sedat Bucak’sınız” diyerek kendisiyle tanışmak istediğini söylediğini, orada tahminen bir hafta kaldığını, Ankara’ya geldiğinde kendisini telefonla aradığını, kendisinin tekrar Siverek’e döndüğünü, 1995’te geldiğini bir-iki defa Mehmet Özbay’ın kendisini sorduğunu, Ankara’ya yılda 2 ya da 3 defa geldiğini, kendisinin dışarıda bürosu olduğunu, bürosuna gelip, oturup, sohbet edip marsbahis güncel adres gittiğini, bu insanla (Abdullah Çatlı) bir illegal ya da legal bir işinin, ya da bağlantısının olmadığını, Çatlı nın kendisine ithalat-ihracat şirketi olduğunu ve ticaretle uğraştığını söylediğini. Bu yüzden sizlere tavsiyemiz öncelikli olarak, kampanyalar dahilinde bu promosyonu veren siteleri tercih etmeniz ve kendinize bir hesap oluşturmanız olacaktır. Çok yüksek miktarlarda yaptığınız kuponlar ile toplam bahis oranı almanız ya da katıldığınız oyunlarda para kazanma şansını elde etmeniz mümkün olabilir. Yani yaptığınız bir kupondan ya da oynadığınız bir oyundan şansınız ve tercihleriniz ile birlikte, sınırsız kazanç elde etme şansına sahip olabilirsiniz. Neticede bilinçli bir şekilde promosyonu alıp, kullanırsanız ve yaptığınız kupon tutar ise, kupon kazanç bedeli hesap bakiyenize aktarılacaktır.
Peki bir promosyonu aldığınızda, kullandığınızda, ne kadar para kazanabilirsiniz? Peki 20.000 Türk Lirası kazanır iseniz ne olur? Bedava para çekme işlemi parasız, para kazanma ve kazanılan parayı masrafsız bir şekilde çekme anlamına gelecektir. Kacak İddaa Siteleri! Türkiye bahis piyasasında iddaa siteleri içinde kaçak siteler de çok ilgi görüyor. https://modeliuagentura.lt/olezjyo6 O halde bahis siteleri kampanyaları ya da sitelerin kendisi arasındaki farklar nelerdir? Kaçak Bahis Siteleri Güvenilir mi? Özellikle hoşgeldin bonusu veren siteler arasında çevrimsiz bonus sunanlar, oyuncular için oldukça cazip bir konuma gelmektedir. Bu siteler, genellikle yeni üyeleri çekmek için bir kerelik cazip bonuslar sunarlar. Deneme Bonusu Forum sitelerinde oyuncular, deneyimlerini paylaşarak en güncel ve en cazip deneme bonuslarını birbirleriyle paylaşmaktadır; bu da yeni başlayanlar için sayısız fırsatı keşfetmenin kapısını aralar.
Seçimli Genel Kurul toplantılarından önce, Yönetim Kurulu dışındaki kulübün diğer organlarında görev alacak adayları işbu tüzük hükümleri çerçevesinde belirlemek ve Genel Kurul’a sunmak. Kulübün tarihini araştırır. Basın yayın organlarında kulüple ilgili yayınları takip eder. Hasan YALÇIN ve Suphi KARAMAN'ınn İşçi Partisi Genel Başkan yardımcıları olduğunu, Hasan YALÇIN aynı zamanda Aydınlık Dergisi yazan olduğunu, daha sonra her ikisinin de vefat ettiğini, bahsedildiği şekilde toplantıdan bilgisinin olmadığını, birkaç sayı önce Aydınlık Dergisinin Tuncay GÜNEY'in yalan söylediğini ve böyle bir toplantıyı uydurduğunu ifade eden bir habere yer verdiğini, bu belgenin İşçi Partisi genel merkezinde bulunmasıyla ilgili olarak bir fikrinin olmadığını, İşçi Partisinde herhangi bir görevi veya sorumluluğu sorulduğunda; Basın Bürosundan sorumlu olduğunu, partinin basınla ilişkilerini düzenlediğini, daha önce işçi Partisi Merkez Komite üyeliği yaptığını, İşçi Partisi binasında herhangi bir bürosu olup olmadığı sorulduğunda; Çalıştığı odanın propaganda ve basın bürosu olarak geçtiğini, bu odayı kendisinden başka çok sayıda işçi partisi görevlisinin de kullandığını, orada masasının olduğunu, partinin propaganda, basın vb gibi konulardaki bütün broşür, kitap, dergi, belge türündeki bütün yayınlar bu odadaki raflarda bulunduğunu, Zihni ÇAKIR'ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında 25.02.2008 tarihinde tanık olarak alman beyanında; VKGB Başkam Taner ÜNAL'ın kendisine "2003 yılı Nisan ayında, Dikmen'de önceki bürosuna yakın bir yerde kiraladığı ofisinde TÜRKELİ Dergisini çıkaracağını, ofisin altındaki deponun bir anfiye dönüştürüldüğünü, dinleyici ve konuşmacı yerlerinin olduğunu, bu mekanda bir oluşum için toplantılar yaptıklarını anlattığını, Taner ÜNAL'ın bu oluşum içerisinde yer alması için kendisine de teklifte bulunduğunu, oluşumda birçok paşanın olduğunu, Hasan Kundakçı, Veli KÜÇÜK gibi isimlerin yer aldığını, Doğu PERİNÇEK'in ve Hikmet ÇİÇEK'in solcu olmasına karşın bu oluşuma destek verdiğini, maddi hiçbir sıkıntısının olmayacağını, istediği kadar maaş verebileceklerini, söyleyerek oluşuma katılması yönünde telkinlerde bulunduğunu beyan etmiştir. Zihni ÇAKIR'ın beyanları sorulduğunda; Zihni ÇAKIR'ın yaklaşık bir ay önce partiyi arayarak görüşmek istediğini söylediği, ERGENEKON soruşturmasıyla ilgili bir kitap hazırlığı içersinde olduğunu ifade ettiğini, ERGENEKON örgütü ile ilgili olarak fikirlerini sorduğunu, bunun uydurma bir örgüt olduğunu ifade ettiğini, bu konuşmadan sonra söz konusu şahsın hazırladığı kitabın birinci cildini gördüğünü, çalakalem ve hiçbir bilimsel değeri olmayan bir çalışma olduğunu anladığını, Taner ÜNAL'ı Ulusal Kanalda çıktığı bir programdan tanıdığını, bu şahsın Ankara'da Türkeli adlı bir gazete çıkardığını, tarihini tam hatırlamadığı bir MHP kongre öncesinde genel başkanlığa aday olacağını iddia ettiğini, Taner ÜNAL'ın ciddiye alınacak bir şahıs olmadığını, Zihni ÇAKIR'ın ifadesindeki iddiaların tamamen hayal mahsulü olduğunu, Taner ÜNAL'ın oluşumundan medyadan haberinin olduğunu, böyle bir şeyi desteklemesinin asla söz konusu olmadığını, İşçi Partisi genel merkezinde yapılan aramada 4.katta Çok gizli ibareli (5) sayfadan oluşan belgenin "Konu: İP / Karargah evleri" başlıklı yazının içeriğinde, "İşçi Partisi ve Alevi kesimin yanı sıra bazı TSK mensupları ve memurların da katılımıyla, emperyalistlerle Cumhuriyet karşıtları yıkıcıları ile mücadele amacıyla bir harekat başlatıldığı yönünde hassas kaynaktan bilgiler intikal etmiştir.
Madde 22: Toplantıyı açan kişi, 1 (bir) başkan, 2 (iki) başkan yardımcısı ve 2 (iki) yazmandan oluşacak Genel Kurul Başkanlık Divanı’nın oluşturulması için aday gösterilmesini ister. Başkan adayı olabilmek için Genel Kurul üyeliğinde 5 (beş) yıllık sürenin doldurmuş olması ve Genel Kurul’a katılma hakkına sahip en az 250 (iki yüz elli) üyenin adaylık başvurusunda, bulunacak kişiyi Divan Başkanlık Kurulu’na yazılı olarak önermesi gerekir. Yönetim Kurulu, başkanının önerisiyle bir yıl içinde 10 (on) kişiyi geçmemek kaydıyla, kamuoyunca tanınan, bilinen, toplumda üst düzey görev yapmış veya yapmakta olan ve kulübe faydalı olacağı düşünülen kişileri, giriş ücreti alınmaksızın kulübe üye yapabilir. Ancak, bir tam seçim dönemi (üç yıl) ara veren kimseler aynı göreve tekrar aday olabilirler. Kulübün İdari ve Mali, Seçimli Genel kurulları ile Olağanüstü Genel kurullarının hazırlık çalışmaları da dahil, tam bir tarafsızlık, ciddiyet ve güven ortamı içinde yapılmasına yönelik çalışmaları yapmak ve gerekli önlemleri almak. Kulübün Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile uyumlu konsolide finansal tablolarını ve bunlara ilişkin bağımsız denetim şirketi tarafından hazırlanan denetim raporunu, Genel Kurul’a sunulmak üzere yıllık Olağan İdari ve Mali Genel Kurul ilk toplantı tarihinden 15 (on beş) gün önce, isteyen kulüp üyelerinin alabileceği şekilde kulüp merkezinde hazır bulundurur. Kulübün doğrudan veya dolaylı olarak pay sahibi olduğu şirketlere ilişkin Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına göre hazırlanmış bireysel ve konsolide finansal tablolarından mevzuat çerçevesinde açıklanabilir olanlarını ve bunlara ilişkin bağımsız denetim kuruluşu tarafından hazırlanan denetim raporlarının sonuç kısmını incelemek ve görüşmek.
Kulübün Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına göre hazırlanmış yıllık konsolide finansal tablolarını ve bunlara ilişkin bağımsız denetim kuruluşu tarafından hazırlanan denetim raporlarını incelemek ve görüşmek. Kulübün gelir ve gider hesaplarına ilişkin işlemleri yapar ve gelecek döneme ait bütçeyi Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ve tüzüğün 54/a maddesinde belirtilen esaslara uygun olarak ve bir önceki yılın gerçekleşen tutarlarıyla karşılaştırmalı bir şekilde hazırlayıp Genel Kurul’a sunar. Yürürlükteki 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 14. maddesi ile Spor Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Kanunu’na dayanılarak çıkarılan yönetmeliğin 18. maddesinde belirtilen Yürütme Birimi’ni görevlendirir. Kanunların, kararnamelerin, tüzüklerin, yönetmeliklerin, tebliğlerin ve kulüp tüzüğünün kendisine verdiği görevleri yapar ve yetkileri kullanır. Mevzuatta ve kulüp tüzüğünde Genel Kurul tarafından yapılması belirtilen diğer görevleri yerine getirmek. Madde 32: Divan Kurulu, Olağan Seçimli Genel Kurul’dan sonra yapacağı ilk toplantıda 33. maddede belirtilen usul ile 1 (bir) başkan, 4 (dört) asıl ve 2 (iki) yedek üyeden oluşan Başkanlık Kurulu için seçim yapar. Madde 21: Genel Kurul ilanda belirtilen yer ve saatte toplanır. O gün çoğunluk olmazsa, yine 1 (bir) hafta sonra çoğunluk aranmaksızın, aynı yer ve saatte usulüne uygun olarak yapılır.